BEŞ ÇOCUK
İSTİYORUM
Bizim büyük reis ne zaman
muhtarları toplasa, ne zaman meydanlara çıksa, nüfusumuzun bir an önce üç
rakamlı milyonlara çıkarılması için, genç erkek vatandaşlardan gereken gayreti
göstermelerini istiyor.
-Bekarlık öyle söylendiği gibi sultanlık filan
değildir. Bir an önce evlenin. Bol, bol çocuk yapın.‘Nasıl bakarız’ diye
korkmayın. Yüce Allah rızkını verir. O vermezse biz veririz.”
Önceleri üç diyordu, nedense bunu
az buldu, şimdi beş çocuk istiyor. O zaman dünyanın imrendiği, gıpta ile
baktığı lider ülke olacağımızı söylüyor.
Büyük reis böyle düşünmekte çok
haklı. Ülkede genç nüfusun sadece %30 u işsiz. Altyapı deseniz Avrupa
ülkelerini bile geride bırakmış durumdayız. Eğitim sistemimiz dünyanın en
mükemmeli. Yaratıcılıkta üstümüze yok. Bilim ve teknolojide üstümüze yok.
Sporda başarılarımız say say bitmez. Her
konuda dünya bizi kıskanıyor ne de olsa. Bu durumda nüfusumuzu hızla artırmayıp
da ne yapacaktık ki. Nerde çokluk orda bolluk! Hükümetimiz doğacak her çocuğa
on Türk lirası yardım da yapıyor. On çocuk yap, yüz lirayı kap. Bu yüzden çok
çocuğa karşı olanları bir türlü anlayamıyorum. Çok çocuklu olmanın bir güzel
yanı daha var; Bir evde çok çocuk olursa her biri bir işin ucundan tutar,
aileyi kalkındırır. Ailenin gelir ve refah düzeyi yükselir. Örneğin küçükler
dilencilik yapar, otoyollarda mendil, su satar, büyükler iş bulursa amelelik
yapar, bulamazlarsa da kahve esnafının ayakta kalmasına katkı sunar, kızlar
küçük yaşta küçümsenemeyecek meblağlarda başlık parası getirir. Kanı kaynayan
bazıları dağa çıkar. Memlekette iş mi yok! Ölenler ise aileyi az çocuklular
kadar etkilemez. Nasılsa geride daha çok var.
Köy yerde çok sayıda, özellikle
yetişmiş erkek çocukları çok olan ailelerin çevrede itibarı tavan yapar. Moral
ve fizik gücü yüksektir. Çocukluğumdan anımsıyorum da, köyde kimin erkek nüfusu
çoksa bütün köylüler o aileden korkar, çekinir, onlara bulaşmazlardı. Onlar da
bunu bildiklerinden haklı, haksız istediklerini yaparlardı.
Bazı münafıklar, nüfusumuz
artarsa ülkede işsizliğin artacağını, altyapı gereksiniminin (yol, su, okul,
barınak vb.) çoğalacağını, söylüyor. Hepsinin üstesinden geliriz evelallah. Suç
işlemenin artacağını söyleyenler var. Artarsa artsın. Güvenlik güçlerimiz
dimdik ayakta. Onlara da iş çıkmış olur. Polislik, askerlik yan gelip yatma
yeri değil.
Sayın başbakanımız geçenlerde bir
açık hava toplantısında yine bu konuya değindi, yine “sizden üç değil beş çocuk
istiyorum.” diye gürledi. Kendisine bir vatandaşın yazıp gönderdiği bir
mektuptan söz etti. “Bir vatandaşım bana gönderdiği mektubunda diyor ki;-On üç
çocuğum var. Geçinemiyorum. Devletimden bana el uzatmasını diliyorum.- E be
mübarek adam; ben beş diyorum, sen on beş yapıyorsun. Vur dedikse ‘gözünü çıkar’
demedik ya. Bu kadar çocuk yapılır mı be adam? Beş, altı hatta yedi çocuğun
olsa gül gibi geçinirsin. Amma sen ne yapıyorsun, onüç çocuk. Nedir bu yahu,
ben beş çocuk istedim, beş. İt gibi üreyin demiyoruz herhalde. Nitekim bu
çocuklardan ikisi şu malum örgüte katılmak için dağa çıkmış, biri İŞID’e
kaçmış, ikisi kahvede pişpirik oyununa dadanmış, kızlardan ikisi evlenmiş ama
biri dayaktan bıkıp baba evine geri gelmiş. Beş yaşından büyük olan üç çocuğu
da onun, bunum malına, davarına yardım ederek karınlarını doyurmaya
çalışıyormuş. Diğerleri de ufakmış zaten.”
Bazen düşünüyorum da büyük reis
çok akıllı. Halkın psikolojisini çok iyi biliyor, nabzının nasıl attığını çok
iyi keşfetmiş. Düşünün bir kere, gariban, fakir, fukara vatandaşın oyunu
almanın en etkili yolu onları zevk aldıkları, hoşlandıkları, ilgilerini çeken
alanlara yöneltmek değil midir? İşte o da tam bunu yapıyor. Yani onların
arzularını bu çocuk meselesi üzerinden vuruyor. Sizce de fakirin yaşamında zevk
alarak yaptığı tek eylem nedir? Karısıyla
sevişmek değil mi? Hem zevkli, hem bedava. Sevişirken çocuk düşünecek hali yok
ya. Allah kerim. Aklıma bir Karadeniz fıkrası geldi şimdi. Fıkrayı daha önce
dinlemiş olanların hoşgörüsüne sığınarak anlatayım izninizle:
Temel karısı Fadime’ye;
“Ula Fadime, piz bu çocuk işine
kesun bi çözum bulmaliyuk. Boyle cidersek bir iki seneye galmaz fotbol takımi
guraruk. Ne edeceğuk da?” Fadime temele;
“ Haklisun Temelum, isdersen pi
tokdura danışsan, belki bi çare söyler sana.” Fadimenin önerisi temelin de aklına yatar ve Temel
doktorun kapısını çalar.
Hoş, beşten sonra Temel; “Tokdur
bey, bi sorunumuz var, sizden bi yardım isteyirum. Bizum dokuz çocuğumuz var.
Fadime her yıl bi tane çıkarayi. Bize yardum edun. Bunu durdurmanın bi yolu yok
midur?” Doktor;
“Elbette bir yolu vardır Temel.”
“Cözinun yağunu yeyum tokdurum,
soyle da, nedur çaresi?”
“Fadime de sen de daha gençsiniz.
Böyle devam ederseniz değil dokuz çocuk on dokuz da olur.
Yapacağın tek şey aklına
Fadime’yle sevişmek geldiğinde bu kadar çocuğu nasıl doyuracağını düşünmek
olmalı. Başka yolu yok.”
“Eyi dedun da tokdurcuğum ben
Fadimeyle sevişirken bağa oyle celıyi ki bütün Karadenizi toyurapilirum.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder