SAĞLIKLI BESLENME
Son zamanlarda Sağlıklı Beslenme konusu diğer pek çok
konunun önüne geçti. Bütün televizyon kanallarında Sağlıklı Beslenme
programları birinci sırada. Her kanal birilerini bulup ekranlarına taşıyor,
sevgili izleyicilerini müthiş bilgilendiriyor. Bu alanda, televizyon kanalları
aracılığıyla halkımızı bilinçlendiren, bilgilendiren uzman sayısı o kadar arttı
ki, bu sayıyla tüm dünya halklarına hizmet vermeye talip olabiliriz. Hatta
ileri yaşlarda bir gazetecimiz bile sağlıklı beslenme sayesinde kazandığı
sağlığını, zindeliğini, gençliğini, dinçliğini ekranlarda herkesin gözüne sokar
gibi ortaya koyan programlar yapıyor. Nasıl böyle genç ve dinç kaldığının
sırlarını ifşa ediyor. Sağlıklı yaşamanın uygulamalarını göstermek için kurs
salonları açıyor. Boğazına çok düşkün olan halkımızın, hem her istediğini yiyip
hem de kilo sorunu yaşamadan sağlıklı kalmasının yollarını bu kurslarda
öğretiyor.
Bu kaçırılmaz fırsattan yararlanarak hem fazla kilolarımdan
ve her şeyden hemen etkilenerek hastalanan nane-molla birisi olmaktan
kurtulmak, hem de o gazeteci ağabeyimiz gibi genç, yakışıklı bir görünüm
kazanmak için bütün kanalların Sağlıklı Yaşam programlarını hiç sektirmeden
izlemeye çabalıyorum. Ancak içinden bir türlü çıkamadığım bir sorunum var. Bu
programlara çıkartılan uzmanların hangisinin söylediklerini yapmam gerektiğine
karar veremediğimden, beni daha çok mutlu eden beslenme tarzını doğru buluyor,
onu uygulamaya koyuyorum.
Kolesterolüm biraz yüksek. Birçok kanalın sağlık uzmanına
göre kırmızı et yememeliyim. Epey bir süredir de evimize kırmızı eti sokmadım.
Bir başka kanalda, kırmızı etin kolesterol için bir tehlike yaratmadığını, tam
tersine haftada birkaç öğün kırmızı etin kolesterole çok iyi geleceğini büyük
bir özgüvenle anlatan uzmanı dinleyince hemen kasaba koşup bolca kırmızı et
aldım. İki güne bir, kolesterolü benim iki katım olan eşimle birlikte pirzola,
biftek, ızgara köfte yapıp yiyoruz. Yine, kolesterol dahil, pek çok
rahatsızlığın kaynağının yağlı yemekler olduğunu söyleyen uzmanlara uyarak
zeytin yağı dışında, eve yağ namına bir şey sokmuyordum. Ama başka bir kanalda
ünlü bir uzmanın; “Sakın etlerdeki yağları sıyırıp atmayın, bol bol yağlı süt
için, bol, bol kaymak yiyin, tereyağını dolaptan çıkartın, leblebi yer gibi
kırıp, kırıp ağzınıza atın. Ayçiçeği yağı olmasa da zeytin yağını bardağa
doldurup kafanıza dikin. Size bir zarar gelirse aha ben buradayım.”
Bu beslenme uzmanı harika vallaha. Yıllardır hasretini
çektiğim tere yağ ve manda kaymağına kavuştum şükür. Nasıl da özlemişim meğer.
Gerçi şeker içerdiği için balı çok fazla önermiyor ama onu da, bir tat uzmanı
olarak, ben öneriyorum sevgili vatandaşlarıma. Kaymakla bal harika oluyor. İnanmayan bir kere denesin.
İki ay kadar önce bir kanalda izlediğim sağlık programında,
“ yumurta kolesterolün bir numaralı düşmanıdır. Haftada bir ya da iki’yi geçmemek üzere
bebelere yedirebilirsiniz. Kolesterolünüz olsun, olmasın yumurtadan bucak,
bucak kaçın. Hele kolesterol sorununuz varsa zinhar, kokusu bile tehlike arz
eder.” diyor, kaynaklar, örnekler gösteriyordu. Kaysı kıvamındaki haşlanmış
yumurta yemek kadar beni mutlu kılan başka bir şey hatırlamiyorum. O programı
izleyinceye kadar her gün kendim haşladığım bir yumurtayı afiyetle, zevkle yiyordum.
O günden sonra dolaptaki beş, on yumurtayı da komşuya verip eve yumurta almaz
oldum. Ama Allah yüzüme baktı, yumurtaya hasretliğim bitti. Çünkü o ünlü uzman
yumurtayı da akladı. Bakın ne dedi; “Yumurta, Tanrının bize sunduğu olağanüstü
yararlı bir nimet. Her gün iki yumurta yemeniz sağlığınız için harikulade olur.
Kolesterolünüz kalmaz, mideniz yanmaz, kalbiniz saat gibi tik, tak, tik, tak
çalışır, bağırsaklarınız düzene girer. Faydaları saymakla bitmez.” Oh be! Şu
televizyonu icat edenin yedi ceddine rahmet. Sağlığımıza kavuşmaya çok az
kaldı.
Bir konuda, Televizyonlarda herkesi ekran başına çivileyen,
Sağlıklı Beslenme programları
sunan uzmanların hakkını teslim etmek gerek. Bu uzmanların
birleştiği ortak bir nokta da yok değil elbet. Hemen hepsi, halkımızın haftada
en az iki kez balık yemelerini, her sabah kahvaltıda bir avuç ceviz içi, bir
avuç fındık içi, bir avuç badem içi ve adını getiremediğim ithal kuru yemişler
yemeleri gerektiği bütün samimiyetleriyle öneriyor, ifade ediyorlar. Bu güzel
tavsiyeleri kulak ardı edenlere çok şaşıyorum. Meğer insan sağlığı için, daha
adını sanını duymadığımız ne kadar çok yiyecek şeyler varmış. Her birisi insan
ömrünü en az beş yıl artırıyor. Kaba bir hesap yaptım, eğer ben bunların
hepsini alıp yersem bin yıl yaşamam içten bile değil. Herkesin de bu gıdalarla
beslenmesini şiddetle öneriyorum. Saydıklarım dışında, bu gıdaların neler
olduğunu ve ne kadar para karşılığı, nerelerden sağlayabileceğinizi,
televizyonların Sağlıklı yaşam programlarından öğrene bilirsiniz. Ülkemizde
kimsenin para diye bir sorunu da yok zaten. Ayrıca, bu harika -Sağlıklı
Beslenme- programlarının bütün kanallarda her gün verilmesine rağmen halkımızın
hala büyük sağlık sorunları yaşıyor olması anlaşılır şey değil elbet.
Yeni yılda hepinize sağlıklı beslenmeler diliyorum. Yeni
yılınız sağlıklı ve kutlu olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder